İslam’da Mescid Hukuku ve Müslümanların Ayasofya'yla İmtihanı

Stok Kodu:
9786055644956
Boyut:
135-210-
Sayfa Sayısı:
406
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2025-02-26
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%50 indirimli
350,00TL
175,00TL
Taksitli fiyat: 6 x 31,50TL
9786055644956
1296601
İslam’da Mescid Hukuku ve Müslümanların Ayasofya'yla İmtihanı
İslam’da Mescid Hukuku ve Müslümanların Ayasofya'yla İmtihanı
175.00
Bu kitap, iki ana meseleyi tahlil etmektedir. Bunlardan biri İslâm'da mescid hukukunun mâhiyeti; diğeri de, içinde İslâm'ın tevhid akîdesini ihlâl eden şirk sembolleri bulunan, bu nedenle cami hüviyeti dışında başka maksatlar için de kullanılan Ayasofya'nın bu durumunun mescid hukukuna ters düşmesi sebebiyle Müslüman milletimizin maruz kaldığı itikâdî müşkül, mânevî tazyik ve tabiatıyla geçirdiği ağır imtihandır. Ayasofya iki sebeple “dokunulmaz”dır. Bu sebeplerden birincisi mescid / cami olması; ikincisi de ebediyen sadece mescid / cami kalması şartıyla vakfedilmesidir. İslâm'da cami ve mescidler Kâbe'nin birer şubesi kabul edilir. Kâbe ise Beytullah'tır, Allah'ın evidir. Dolayısıyla Ayasofya da Kâbe'nin bir şubesi olarak mecâzî manada Allah'ın evi mesabesindedir. Şüphesiz ki Allah zamandan ve mekândan münezzehtir. Kâbe'nin bir mekân olarak Allah'a izafe edilmesi, mü'minler için Allah'a ibâdette bir kulluk alâmet ve işareti olması dolayısıyladır. Buna istinaden “cami / mescid hukuku” dediğimiz hukuk, “Allah'ın hukuku”dur. Bu hukukun neyi gerektirdiğini, şu âyet-i kerîme açık ve net olarak ortaya koymaktadır: “Şüphesiz ki mescidler Allah'ındır; o halde (oralarda) Allah ile beraber hiç kimseye ibâdet / dua / kulluk etmeyin!” (Cin:18) Ayasofya'nın dokunulmazlığını temin eden ikinci sebep, ebediyen “sırf ve sadece” cami olması şartıyla vakfedilmiş olmasıdır. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'un fethinin alâmet ve işareti olarak Ayasofya'yı “cami hüviyetiyle” vakfetmiştir. İstanbul 29 Mayıs 1453'te fethedilmiştir. Fetihten sonra Ayasofya, ilk Cuma namazını kılmak üzere üç gün içinde taşınır taşınmaz her türlü put ve sembolden temizlenmiştir. Duvarlarına kazınmış sembol ve resimler, görülmeyecek şekilde kireç ve alçıyla sıvanmış, kapatılmıştır. Tahtadan bir de minare yapılarak Cuma namazına yetiştirilmiştir. Ne var ki Ayasofya 1934'de müzeye çevrilmiş, 86 yıl müze olarak kalmış ve bu süre içinde duvar ve kubbelerindeki kireç, alçı, sıva vs. malzeme kazınarak, geçmişte kapatılan bütün şirk sembolleri yeniden ortaya çıkarılmıştır. 2020 yılında ise Danıştay 10. Dairesinin, Fatih'in vakıf senedini esas almak sûretiyle verdiği kararla tekrar camiye çevrilmiştir. Yani meriyetteki kanun da Ayasofya'nın cami olduğunu tescil etmiştir ve bu itibarla Danıştay'ın verdiği karar, Ayasofya'nın Fatih zamanındaki aslî hüviyetine döndürülmesini icap ettirmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, Ayasofya'yı müzeden camiye dönüştüren kararı imzaladığı 10 Temmuz 2020 tarihinde manifesto niteliğinde bir konuşma yapmış; bu konuşmada Ayasofya'nın ücretle girilen müze statüsünden çıkarıldığını, Fatih'in vakfiyesine uygun olarak aslî hüviyetiyle camiye çevrildiğini, bu statünün bundan sonra ebediyen böyle devam edeceğini, bu konuda iç ve dış mihrakların tenkitlerinin bir manası olmadığını, çünkü bu iradenin Türkiye Devletinin egemenlik hakkı meselesi olduğunu net bir şekilde ifade etmiştir. Ama bütün bunlara rağmen Ayasofya ne yazık ki içindeki şirk sembolleri temizlenmeden açılmıştır. 2020'deki bu ilk açılıştan sonra, 2024 yılı başlarında bir gelişme daha olmuştur: Kültür Bakanlığının başlattığı beklenmedik bir uygulamayla yabancılar, kendileri için hazırlanan ayrı bir kapıdan, 25 Euro karşılığında “Galeri” statüsü verilen üst kata alınmaya başlanmıştır. Bunun manası, söz konusu bu üst katın -resmen olmasa da fiilen- tekrar müzeye çevrilmesidir. Hâlbuki Cumhurbaşkanı, 2020'de yaptığı manifesto niteliğindeki konuşmasında “müze statüsünün sona erdiğini, ücret ödeme döneminin de bittiğini” beyan etmişti. Bu konuşmaya rağmen ücretli giriş uygulamasının tekrar başlatılması anlaşılır gibi değildir. Ama iş “ücretli giriş”le de bitmiyor. Çünkü Ayasofya bu haliyle “alt katı Müslümanlara, üst katı Hıristiyanlara / gayrimüslimlere tahsis edilmiş bir mekân” izlenimi veriyor. Bütün bu hadiselere, İslâm'ın mescid hukukuyla da, meriyetteki beşerî hukukla da çelişen bu duruma şaşırmamak, üzülmemek mümkün müdür? Ayasofya'nın camiden müzeye çevrilmesi ve 86 yıl boyunca böyle kalması zaten Müslüman milletimizi derinden yaralamıştı. Şimdi ise açılışı bile tam olarak gerçekleşmeden bir kısmı tekrar müzeye döndürülüyor ve müze adı altında bu kısımda kilise âyin ve ritüellerine resmen değilse de fiilen müsaade ediliyor. Akâidini doğru dürüst bilmeyen Müslümanlar da bundan hoşnutsuzluk duymakla birlikte, işin ciddiyetini tam olarak idrak edemeden alt katta ibâdetlerine devam ediyorlar. Netice olarak Ayasofya “cami - kilise - müze karışımı” hilkat garibesi bir mekân olarak hâlâ zincirlerinin tam manasıyla kırılmasını bekliyor… Kitapta yer alan yazılarda geçtiği gibi, biz Ayasofya'daki durumun düzeltilmesini beklerken bir müddet sonra aynı uygulamanın Kariye Camiinde de başladığını öğrenerek bir kere daha hayal kırıklığına uğradık. Üstelik bu garâbet, adı geçen iki camiyle de sınırlı değildir. Benzer manzara ve uygulamaları Trabzon'daki Ayasofya ve Ortahisar Camiilerinde, İzmir Çeşme Alaçatı'daki Pazaryeri Camiinde ve Amasya'nın Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Kasabasındaki Maden Camiinde de görmek mümkündür. Bunun manası Vatikan'a ait bir küfür ve şirk projesi olan dinlerarası diyalogun, tevhid ve ihlâsı esas alması gereken camilerimize musallat olmasıdır. İşte bu kitap, Ayasofya ekseninde yaşananları itikâdî, dinî ve millî boyutlarıyla tahlil eden yazılardan oluşmuştur. Bu yazılarda Ayasofya'da sergilenen akâid ihlâllerinin insanımızı, milletimizi menfî yönde nasıl etkileyeceğini; bu etki millî kimlik ve bütünlüğümüzü sarsacak boyutlara ulaştığında vatan, millet ve devlet mefhumlarının hangi tehlikelerle karşı karşıya kalacağını anlatmaya çalıştık. Ayasofya'daki dinlerarası diyalog uygulamalarının yakın bir gelecekte ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ'ya, oradan da Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Haram'a / Kâbe'ye sıçrayacağından endişeli olduğumuzu her fırsatta vurguladık. Nitekim “Mescid-i Aksâ üç semâvî dinin mukaddes mekânıdır; o halde buraya ortak mâbed statüsü verilsin.” fikri, belli çevreler tarafından seslendirilmektedir. Kısacası bizi endişelendiren sebepler; vesvese, kuruntu, evham yahut felâket tellallığı değildir; hızla yaklaşan tehlikenin ayak sesleridir. Yapılması gereken, Ayasofya eksenli bu ciddi meselenin itikâdî, sosyal ve millî veçhesini; bu durumun kamuoyunda oluşturduğu rahatsızlığı idarecilere bütün gerçekliğiyle anlatmak ve bu yanlış uygulamalardan bir an evvel dönülmesini temin etmektir. Âlimler, hocalar, âkil adamlar, basîret ve ferâset erbâbı her kim varsa hepsi de samimiyetle bu davaya sahip çıkmalı; iç barışa, toplumsal mutâbakata hizmet eden bir yol ve metod ortaya konmalıdır.
Bu kitap, iki ana meseleyi tahlil etmektedir. Bunlardan biri İslâm'da mescid hukukunun mâhiyeti; diğeri de, içinde İslâm'ın tevhid akîdesini ihlâl eden şirk sembolleri bulunan, bu nedenle cami hüviyeti dışında başka maksatlar için de kullanılan Ayasofya'nın bu durumunun mescid hukukuna ters düşmesi sebebiyle Müslüman milletimizin maruz kaldığı itikâdî müşkül, mânevî tazyik ve tabiatıyla geçirdiği ağır imtihandır. Ayasofya iki sebeple “dokunulmaz”dır. Bu sebeplerden birincisi mescid / cami olması; ikincisi de ebediyen sadece mescid / cami kalması şartıyla vakfedilmesidir. İslâm'da cami ve mescidler Kâbe'nin birer şubesi kabul edilir. Kâbe ise Beytullah'tır, Allah'ın evidir. Dolayısıyla Ayasofya da Kâbe'nin bir şubesi olarak mecâzî manada Allah'ın evi mesabesindedir. Şüphesiz ki Allah zamandan ve mekândan münezzehtir. Kâbe'nin bir mekân olarak Allah'a izafe edilmesi, mü'minler için Allah'a ibâdette bir kulluk alâmet ve işareti olması dolayısıyladır. Buna istinaden “cami / mescid hukuku” dediğimiz hukuk, “Allah'ın hukuku”dur. Bu hukukun neyi gerektirdiğini, şu âyet-i kerîme açık ve net olarak ortaya koymaktadır: “Şüphesiz ki mescidler Allah'ındır; o halde (oralarda) Allah ile beraber hiç kimseye ibâdet / dua / kulluk etmeyin!” (Cin:18) Ayasofya'nın dokunulmazlığını temin eden ikinci sebep, ebediyen “sırf ve sadece” cami olması şartıyla vakfedilmiş olmasıdır. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'un fethinin alâmet ve işareti olarak Ayasofya'yı “cami hüviyetiyle” vakfetmiştir. İstanbul 29 Mayıs 1453'te fethedilmiştir. Fetihten sonra Ayasofya, ilk Cuma namazını kılmak üzere üç gün içinde taşınır taşınmaz her türlü put ve sembolden temizlenmiştir. Duvarlarına kazınmış sembol ve resimler, görülmeyecek şekilde kireç ve alçıyla sıvanmış, kapatılmıştır. Tahtadan bir de minare yapılarak Cuma namazına yetiştirilmiştir. Ne var ki Ayasofya 1934'de müzeye çevrilmiş, 86 yıl müze olarak kalmış ve bu süre içinde duvar ve kubbelerindeki kireç, alçı, sıva vs. malzeme kazınarak, geçmişte kapatılan bütün şirk sembolleri yeniden ortaya çıkarılmıştır. 2020 yılında ise Danıştay 10. Dairesinin, Fatih'in vakıf senedini esas almak sûretiyle verdiği kararla tekrar camiye çevrilmiştir. Yani meriyetteki kanun da Ayasofya'nın cami olduğunu tescil etmiştir ve bu itibarla Danıştay'ın verdiği karar, Ayasofya'nın Fatih zamanındaki aslî hüviyetine döndürülmesini icap ettirmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı, Ayasofya'yı müzeden camiye dönüştüren kararı imzaladığı 10 Temmuz 2020 tarihinde manifesto niteliğinde bir konuşma yapmış; bu konuşmada Ayasofya'nın ücretle girilen müze statüsünden çıkarıldığını, Fatih'in vakfiyesine uygun olarak aslî hüviyetiyle camiye çevrildiğini, bu statünün bundan sonra ebediyen böyle devam edeceğini, bu konuda iç ve dış mihrakların tenkitlerinin bir manası olmadığını, çünkü bu iradenin Türkiye Devletinin egemenlik hakkı meselesi olduğunu net bir şekilde ifade etmiştir. Ama bütün bunlara rağmen Ayasofya ne yazık ki içindeki şirk sembolleri temizlenmeden açılmıştır. 2020'deki bu ilk açılıştan sonra, 2024 yılı başlarında bir gelişme daha olmuştur: Kültür Bakanlığının başlattığı beklenmedik bir uygulamayla yabancılar, kendileri için hazırlanan ayrı bir kapıdan, 25 Euro karşılığında “Galeri” statüsü verilen üst kata alınmaya başlanmıştır. Bunun manası, söz konusu bu üst katın -resmen olmasa da fiilen- tekrar müzeye çevrilmesidir. Hâlbuki Cumhurbaşkanı, 2020'de yaptığı manifesto niteliğindeki konuşmasında “müze statüsünün sona erdiğini, ücret ödeme döneminin de bittiğini” beyan etmişti. Bu konuşmaya rağmen ücretli giriş uygulamasının tekrar başlatılması anlaşılır gibi değildir. Ama iş “ücretli giriş”le de bitmiyor. Çünkü Ayasofya bu haliyle “alt katı Müslümanlara, üst katı Hıristiyanlara / gayrimüslimlere tahsis edilmiş bir mekân” izlenimi veriyor. Bütün bu hadiselere, İslâm'ın mescid hukukuyla da, meriyetteki beşerî hukukla da çelişen bu duruma şaşırmamak, üzülmemek mümkün müdür? Ayasofya'nın camiden müzeye çevrilmesi ve 86 yıl boyunca böyle kalması zaten Müslüman milletimizi derinden yaralamıştı. Şimdi ise açılışı bile tam olarak gerçekleşmeden bir kısmı tekrar müzeye döndürülüyor ve müze adı altında bu kısımda kilise âyin ve ritüellerine resmen değilse de fiilen müsaade ediliyor. Akâidini doğru dürüst bilmeyen Müslümanlar da bundan hoşnutsuzluk duymakla birlikte, işin ciddiyetini tam olarak idrak edemeden alt katta ibâdetlerine devam ediyorlar. Netice olarak Ayasofya “cami - kilise - müze karışımı” hilkat garibesi bir mekân olarak hâlâ zincirlerinin tam manasıyla kırılmasını bekliyor… Kitapta yer alan yazılarda geçtiği gibi, biz Ayasofya'daki durumun düzeltilmesini beklerken bir müddet sonra aynı uygulamanın Kariye Camiinde de başladığını öğrenerek bir kere daha hayal kırıklığına uğradık. Üstelik bu garâbet, adı geçen iki camiyle de sınırlı değildir. Benzer manzara ve uygulamaları Trabzon'daki Ayasofya ve Ortahisar Camiilerinde, İzmir Çeşme Alaçatı'daki Pazaryeri Camiinde ve Amasya'nın Gümüşhacıköy İlçesi Gümüş Kasabasındaki Maden Camiinde de görmek mümkündür. Bunun manası Vatikan'a ait bir küfür ve şirk projesi olan dinlerarası diyalogun, tevhid ve ihlâsı esas alması gereken camilerimize musallat olmasıdır. İşte bu kitap, Ayasofya ekseninde yaşananları itikâdî, dinî ve millî boyutlarıyla tahlil eden yazılardan oluşmuştur. Bu yazılarda Ayasofya'da sergilenen akâid ihlâllerinin insanımızı, milletimizi menfî yönde nasıl etkileyeceğini; bu etki millî kimlik ve bütünlüğümüzü sarsacak boyutlara ulaştığında vatan, millet ve devlet mefhumlarının hangi tehlikelerle karşı karşıya kalacağını anlatmaya çalıştık. Ayasofya'daki dinlerarası diyalog uygulamalarının yakın bir gelecekte ilk kıblemiz Mescid-i Aksâ'ya, oradan da Mescid-i Nebevî ve Mescid-i Haram'a / Kâbe'ye sıçrayacağından endişeli olduğumuzu her fırsatta vurguladık. Nitekim “Mescid-i Aksâ üç semâvî dinin mukaddes mekânıdır; o halde buraya ortak mâbed statüsü verilsin.” fikri, belli çevreler tarafından seslendirilmektedir. Kısacası bizi endişelendiren sebepler; vesvese, kuruntu, evham yahut felâket tellallığı değildir; hızla yaklaşan tehlikenin ayak sesleridir. Yapılması gereken, Ayasofya eksenli bu ciddi meselenin itikâdî, sosyal ve millî veçhesini; bu durumun kamuoyunda oluşturduğu rahatsızlığı idarecilere bütün gerçekliğiyle anlatmak ve bu yanlış uygulamalardan bir an evvel dönülmesini temin etmektir. Âlimler, hocalar, âkil adamlar, basîret ve ferâset erbâbı her kim varsa hepsi de samimiyetle bu davaya sahip çıkmalı; iç barışa, toplumsal mutâbakata hizmet eden bir yol ve metod ortaya konmalıdır.
Axess Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
QNB Finansbank Kartları
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
Bonus Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
Paraf Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
Maximum Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
World Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 91,00    182,00   
3 61,83    185,50   
6 31,50    189,00   
Diğer Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 175,00    175,00   
2 -    -   
3 -    -   
6 -    -   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat